31 Ocak 2015 Cumartesi

HPLC(Yüksek Performans Sıvı Kromatografi) Sistemlerinde Örnekleyiciler 2.(Otomatik Örnekleme Sistemleri)

HPLC sistemlerinde otomatik örnekleyiciler rutin çalışan laboratuvarlarda en çok tercih edilen seçenektir. Çünkü, bu sistemler yardımı ile, önceden belli bir listeleme şeklinde tanımlamaları yapılan örnekler otomatik olarak tek tek analizlenmek üzere sistemin bütünüyle bağlantılı bir biçimde çalışılabilir. Oto örnekleyiciler ; istenen miktardaki numuneyi (marka ve modelin kapasitesi ile bağlantılı olarak) programlanabilen bir şekilde siteme verebilirler, Bunun yanında bazı kimyasal karışımları istenen biçimde yapıp" türevlendirme" gibi işlemlerde kolaylık sağlayabilirler. aynı zamanda farklı türde analizlerin aynı sıralama(sekans) içinde tanımlanması ve yapılmasına da olanak tanırlar.

Oto örnekleyiciler mekanik olarak üç kısımdan oluşur;

1. örnekleme miktarına bağlı olarak yapılandırılmış tepsi ; adreslendirilmiş odacıklardan oluşur. bu odacıklara ön işlemlerden geçirilmiş numunelerin konulduğu özel küçük şişeler konur. bu genellikle  2 ml. kapasiteli vial diye adlandırılan numunenin kimyasal özelliklerine göre etkileşim oluşturmayacak şişeciklerdir. Cihaz tasarımına göre bu vial tepsileri adreslemesi yapılan numuneye ulaşabilmek için hareketli ya da sabit olabilir.
2.örneklemeyi yapacak olan iğne ve konsantrik şırınga ; belirlenmiş adresteki vialden belirlenen miktardaki numuneyi çekip iletmekle görevlidir. yüne tepsi kısmında olduğu gibi yapılandırmasına bağlı olarak iğne kısmı hareketli ya da sabit olabilir.
3. 6 kanallı vana; konsantrik şırınga aracılığı ile çekilen numuneyi bir örnekleme halkasına doldurur .hemen hemen manuel örnekleme vanaları gibi çalışır.

Bu elemanlar arasındaki koordinasyon şekil.1 de gösterilmiştir.

Bu bahsi geçen üç kısım, birbirine entegre biçimde çalışan çeşitli adımlı ve aç- kapa motorlar ile donatılmıştır. Bu motorlar uygun bir elektronik kart ve iç yazılımla birbirine uyumlu biçimde belli bir ahenkle çalışır ve örneklemeyi yapar. Sistem tamamı ile robotiktir. Bu yüzden kalibrasyonu belli periyotlarda kontrol edilmelidir.




Şekil 1. Bir oto örnekleyicinin çalışma şekli. Viallerden( 1) numunelerin iğne (2) ve Şırınga(7) yardımı ile çekilme aşamasında, Vana(4) ün durumu ve kolona iletim aşamasında yine vana(4) ün durumunu  diğer HPLC elemanları ile bağlantı şekilleriyle birlikte gösterilmiştir. Kaynak:http://www.sielc.com/

Otoörnekleyicilerde en çok rastlanan problemler; genellikle hareketli parçaların bulunduğu iğne(2) , iğne oturağı(3), Şırınga(7) ve vana(4) contasında zaman içinde kaçak olarak kendini gösterir. bu parçaların değişimi sık (ör.6 ayda 1 kere) olabileceği ve analizlerde kesintiye sebebiyet verebilmesi muhtemel olduğu için gerekli sarfların  yedekte bulundurulması iyi bir tedbir olacaktır.
Diğer yandan iğne vial konumlaması yazılımla desteklenen bir uygulama olduğu için bunun da muhakkak belli periyotlarda kontrolü gereklidir.


24 Ocak 2015 Cumartesi

HPLC(Yüksek Performans Sıvı kromatografi) Örnekleme Sistemleri 1.(Manuel Örnekleme Vanaları).

Örnekleme sistemleri. ; kolona gönderilmesi gereken analitlerin çok yüksek basınç altında akış ve basınç koşullarını değiştirmeden sağlıklı bir biçimde enjekte edilmesini sağlar. Bu yüzden pompaların çıkabildiği en yüksek basınç limitlerine kadar sızdırmadan çalışabilecek şekilde tasarlanmış olmalıdırlar.Tabii ki bunu yaparken de bir önceki örneklemeden herhangi bir kalıntıyı bir sonraki örneklemeye taşımamaları da gerekir. HPLC örnekleme sistemlerinin iki tipi vardır. Birincisi ; ekonomik olan manuel örnekleme vanaları. ikincisi ise otoörnekleyicilerdir.

 Manuel Örnekleme Vanaları: üzerinde, kılcal kanalların uygun bağlantı elemanları ile takılabileceği 6 adet giriş çıkış bulunur. bu giriş çıkışlar 1-6 arası sayılarla numaralandırılmıştır. 1 ve 4 numaralar arasına genellikle belli bir hacme sahip , dışarıdan cam bir enjektör ile numune doldurulacak örnekleme halkaları takılır. 2 numaralı girişe pompadan gelen hareketli fazı taşıyan kılcal boru , 3 numaralı çıkışa da , kolona , hareketli faz yardımı ile analiti taşıyacak olan kılcal boru takılır. 5 ve 6 numaralı kanallar ise atık boruları takılır ve yapılan enjeksiyonun örnekleme halkasından fazla olan miktarı bu kanallardan vananın pozisyonuna göre atılır.



Şekil 1: Çeşitli hacimlerde örnekleme halkaları

Örnekleme halkalarının hacimleri sabittir ve analizin gerektirdiği miktara göre hacmi belirlenir(bk. Şekil 1). Manuel vanalar genellikle tek bir tip analizin yapıldığı sistemlerle satın alındığı için bu örnekleme halkası sadece bir kez takılır ve o şekilde değiştirmeden çalışılır. Örnekleme halkasının hacminden daha düşük miktarlar da enjekte edilebilir ancak miktar tayini çalışmalarında tekrarlanabilir sonuçlar almak bu şekilde zordur.
Şekil 2: Solda teflon arayüz(satatorface) sağda rotor contası (rotor seal)

 Örnekleme vanasının iç kısmında bir adet üzerinde 6 adet kılcal kanal bulunan 2 bozuk para kalınlığında teflon bir arayüz(stator face) ve bu arayüz kanallarının arasındaki geçişi düzene sokan ve üzerinde teflon arayüzdeki kanallarla örtüşecek iki ya da üç adet çizgileri olan , çalışılacak asitlik derecesine uygun olarak "vespel" ya da "tefzel" den üretilmiş rotor contası bulunur. teflon arayüz sabit , conta ise örnekleme posizyonunu belirlemek için hareketlidir.(bk. Şekil 2)


Örnekleme vanasının temel iki adet pozisyonu vardır.




Şekil 3: Vana Pozisyonuna göre akış bağlantıları                      

 1. Yükleme"LOAD" 2. Enjeksiyon"INJECT" . Yükleme konumunda iken vananın ortasındaki yükleme deliğinden örnekleme halkasından fazla hacmi olan bir enjektör yardımı ile numune yüklemesi yapılır. Numune fazlalığı 5 numaralı kanaldan atılır. BU konumdayken hareketli faz 2 no'lu kanaldan vanaya giriş yapıp ve 3 numaralı kanaldan direkt kolona gitmektedir.Numune yüklemesi yapıldıktan sonra vana kolu Enjeksiyon konumuna getirilir. Bu durumda 2 ve 3 no lu kanallar arası kapatılmış, 1 ve 2 ile 3 ve 4 arasındaki kanallar açılmış olur. Böylelikle ; 2 numaralı girişten gelen hareketli faz 1 numaralı kanala gelerek numuneyi örnekleme halkasından sürükleyerek 4 numaralı ve 3 numaralı kanallardan geçerek kolona gider böylelikle analiz işlemi başlatılmış olur(bk. Şekil 3).






Şekil: Bir manuel örnekleme vanasının açık hali

Manuel örnekleme vanalarında zamanla en çok yıpranan parça rotor contasıdır. Dolayısı ile periyodik bakımlarda kontrol veya değişimi yapılması gereken en önemli parça budur.

20 Ocak 2015 Salı

HPLC(Yüksek Performans Sıvı Kromatografi) Pompa Sistemleri

Analitik HPLC kolonları daha önce de belirttiğimiz gibi çok düşük çapa sahip toz parçacıkların (1.7-5 mikrometre) metal yapıda silindirlerin içine doldurulması ile üretilir. Amaç bu kolonların içine vereceğimiz analitlerin uygun bir polariteye sahip mobil faz beslemesi ile ayrılmasını sağlamaktır. söz konusu  hareketli fazın bu kolonlardan istediğimiz akış hızında geçirilebilmesi  için çok güçlü pompa sistemleri olmalıdır ki ,  gerekli ön basıncı sağlayabilsin. İşte bu pompa sistemleri genel olarak HPLC pompaları olarak adlandırılır. firmalar arası rekabetten dolayı çok farklı varyasyonlarda üretilseler de temel olarak 3 farklı çeşit olarak üretilirler. bu temel anlayışlar üzerinden üretim ve geliştirme yapılarak diğer modifikasyonlar piyasaya sürülmüştür.

Temel olarak sistem ; bir pompa başı içinde ileri geri hareketlerle emme-basma prensibi ile çalışan iki adet pistonun hareketi prensibine dayanır. Bu pistonları, pompa başına entegre biçimde konuşlandırılmış ,  sıvının tek yönlü hareketini sağlayan giriş ve çıkış vanaları destekler. aynı zamanda bu pistonların hem hareketinin rahat olmasını sağlayan hem de yüksek basıncı içinde hapsedecek yüksek basınç contaları vardır. pistonlar emme basma işlemini bu pistonların içinde yapar. Pistonlar genellikle safir ya da safire benzer, yüzey gözenek oranı çok düşük ve sertliği yüksek olan malzemelerden üretilir ki, konvansiyonel olarak çok yüksek(400 bar gibi) basınçlara ulaşılabilsin.Normal şartlar altında pompa pistonlarının hareketinden dolayı kesikli akış elde edilir ki bu istenmeyen bir şeydir. Çünkü akış istenen ölçüde sabitlenemez ise istenen akış programlaması da yapılamaz ve analitlerin ayrışımı ve tanımlanması güçleşir. Bu duruma farklı disipliner anlayışlar farklı çözümler getirerek sonuca ulaşmışlardır. En bilineni damper denen ek bir parçanın akış yolu üzerine entegre edilmesi ile basıncın ve akışın dengelenmesidir. Bir diğer yol ise pompa piston hareketinin basınç değişimine göre hareket ettirilerek akışın meka-tronik olarak kontrolüdür. Bütün bu mekanik temel olarak  3 pompa türünde de bulunur. pompalarda farklılık yaratan mevcut farklı mobil fazları karıştırma yeteneklerine göre üretilmeleridir.


1. İzokratik(tek kanallı) Pompalar: Bu pompalar tek kanallı yani sadece tek bir çözgen ya da çözgen karışımını sürekli olarak hareketli faz olarak besleyen en basit pompa sistemleridir. Eğer uygulama , analiz süresi boyunca birden fazla mobil fazın değişimli karışımını programlamayı gerektirmiyorsa , analiz boyunca sabit konsantrasyonlu bir karışım beslemesine ihtiyaç var ise , en ekonomik çözümdür.Tek dezavantajı hazırlamış olduğunuz hareketli faz her seferinde oranı dikkatli biçimde hazırlanmış bir karışım olmalıdır ki analizlerdeki çıkış zamanları(tanımlamalarda çok önemli olan) değişmesin. Bu aynı zamanda bekletilmiş karışım halindeki organik fazların oranları da değişeceği için , hergün yenilenmelerini gerektirebilir.




2.  İkili (Binary) Pompa Sistemleri: Bu pompa türü temelde iki adet pompa başından oluşur. Her bir pompa  başı farklı bir hareketli fazı sisteme basar ve pompa başlarından sonra yüksek basınç altında istenen hareketli faz karışımı çok düşük bir ölü hacimde elde edilir. Ölü hacmin düşük olması , karışım yapan pompalar için özellikle çok düşük akışlı analizlerde önemlidir. Çünkü programlanan konsantrasyon değişimleri çok kısa sürelerde kolona aksettirilebilir ve bu da ayrımın kontrolü ve etkinliğini arttırır.Dolayısı ile günümüzde 1.7 mikron dan daha düşük parçacık boyutuna sahip olan kolonlarla yapılacak analizlerde bu tip pompalar daha çok tercih edilir.






3. Gradyen (4 kanallı (quaternary)) Pompa Sistemleri; Tek bir
Pompa başından oluşur. 4 değişik hareketli fazı istenen oranda karıştırma , programlama ya da ayrı ayrı kullanma şansı verir. Pompa başından önce konuşlandırılmış 4 kanallı , elektronik olarak kontrol edilebilen ve programlanabilen bir dörtlü düşük basınçta karıştırma vanasına sahiptir. pompa başından önce bulunduğu için ölü hacim genellikle çok yüksektir ve özellikle düşük akışlarda metod geliştirme işleri için uygun olmayabilir.



Bu üç pompa sisteminden analize en uygun bir tanesi ya da hibrit bir pompa minimum analiz gereksinimleri,ekonomik koşullar ve analiz sayıları da göz önünde bulundurularak seçilmelidir.

Yüksek Basınç Pompa  sistemlerinde çıkabilecek arızalar ve çözümleri kısaca şöyle olabilir;

1. Basıncın yükselmemesi( pompanın sıvı basamaması): Bunun en genel sebebisistem içinde çok fazla hava olmasıdır ki hemen her pompanın bir tahliye vanası (purge valve) vardır bu tahliye vanası açılıp , gerekli hareketli fazın pompa başı girişine kadar geldiğinden emin olunup ( böyle değil ise pompa başı girişi el yordamı ile sökülüp geniş hacimli bir şırınga ile sıvı çekilir ve tekrara takılır.) sistem çalışabileceği en yüksek basma hızına çıkarılıp birkaç dakika çalıştırılır . Daha sonra tekrar normal akış değerlerine getirilip vana kapatılır.
2. Dalgalanan Basınç Değeri: Genellikle tampon içeren hareketli faz uygulamalarında daha sık rastlanır. Eğer sistemler , tamponlu hareketli faz içeren analizlerden sonra düzgün temizlenmez ve o şekilde bırakılırsa tuz oluşabilir. Bu tuzlar pompa başındaki akışın tek yönlü olmasını sağlayan vanaların iç mekanizmalarını bozar ve bu vanalar sıvının geri kaçmasına engel olamaz . bu durumda büyük basınç dalgalanmaları ve akışta kontrolsüzlük yaşanır. Çoğu yazılım bu durumu kontrol ettiğinden analize izin vermez. Bu tuzu çözebilme yeteneğine sahip sıvılar hareketli faz ile değiştirilip pompa çalıştırılarak tuz iyice arınana kadar sitem yıkanmalıdır.
Bir başka sebep de damper ya da buna benzer vazifeyi üstlenmiş basınç ve akış regülasyonu sağlayan parçaların arızasıdır ki ilk çözüm iş görmezse bu parçaların değişimi gerekebilir.
Yüksek basınç contalarının yıpranması veya pistonlardaki çizikler de bu tür basınç dalgalanmalarına sebep olabilir ancak bu tür problemler gözle görülebilecek kaçaklara da sebep olduğu için kendilerini hemen ele verirler. Çözüm bu sarf parçaların gerektiğinde ya da laboratuvar politikasına göre bakımdan bakıma değiştirlmesidir.



16 Ocak 2015 Cuma

HPLC ( Yüksek Performans Sıvı Kromatografisi) için Gaz Arındırıcı Üniteler

Sıvı Kromatografisinden bahsediyorsak "bu gaz da nerden çıktı ne alaka var?" diyebilirsiniz. Ancak HPLC tekniğinde en can alıcı noktalardan biri bu parçadır. Çünkü normal atmosferik koşullarda bütün sıvıların içinde eriyik halde atmosferik gazlardan bulunur. Buna bağlı olarak da en çok Azot gazı bulunur. HPLC de yüksek basınç (bu değer konvansiyonel sistemlerde ,çalışma koşullarına bağlı olarak 15 - 20 bar dan 400 bar a kadar olabilir)kolonun başlangıç noktasından bitiş noktasına kadar düşme eğilimindedir bu yüzden kolonun başlangıç ve bitişi arasında çok yüksek basınç farkları oluşur. Bu basınç değişikliği bir noktadan sonra kolon içi ve çıkış kısmında eriyik haldeki gazın sıvıdan ayrılmasına ve böylelikle görünür  gaz kabarcıklarının oluşmasına  sebep olmaya başlar. Bu yüzden tespit edilmek istenen maddelerin analizi zorlaşır, hatta imkansız hale gelir.

İşte bu noktada bu eriyik haldeki gazı sıvıdan arındırmak ya da çalışılan basınç farklılıklarından gaz formuna geçmeyecek başka gazlarla değiştirmek gerekir ki analizlememiz düzgün ve güvenilir olsun.Bakınız Şekil 1.

Şekil.1 Gaz arındırma işleminin etkisi: soldaki resim; gaz giderilmediğinde analitlerin gözlenme durumu. sağdaki resim ise gaz giderme işleminden sonra analitlerin gözlenme durumunu temsilen ifade etmektedir.

Kullanılan en eski gaz arındırma tekniği Helyum ile gaz arındırmadır. Bu teknikte Helyum gazı hareketli fazı taşıyan şişelerin içine sıvıyla tam temas edecek biçimde sürekli olarak verilir. (Helyum yerine Argon da kullanılabilir ancak bazı analizlerde aynı etkinlikte olmadığından çok tercih edilmez).Sürekli olarak beslenen Helyum sıvı içindeki diğer gazları itip yerini alır ve sürekli beslendiğinden diğer gazlar tekrar sıvı içinde çözünme şansı bulamaz . böylelikle düzgün çalışılabilir hareketli faz elde etmiş oluruz. Bu tekniğin en sıkıntılı tarafları;  Helyum gazının çok pahalı olması , sürekli bir masraf kalemi oluşturması ve sürekli olarak  yüksek basınçlı bir tüpü laboratuvarda konuşlandırma gerekliliğidir.. Aynı zamanda dünyada bilinen Helyum kaynakları da hızla tükenmektedir.

İkinci olarak uygulanan gaz arındırma yöntemi Ultrasonik ses dalgalarıyla gaz arındırmadır. Helyum Tekniğine göre çok daha az maliyetli olmasına rağmen(ultrasonik banyolar kullanılır). Helyumla gaz arındırma tekniğindeki süreklilik sağlanamadığı için özellikle değişen ortam koşullarına göre çok sık uygulamak gerekir. Bu da analizlerde kesintilere sebep olur. Aynı zamanda ultrasonik ses dalgaları sinir sistemi ve beyin hücrelerine zarar verdiğinden, cihazın bulunduğu ortamda sürekliliği mümkün değildir.

Günümüzde en çok kullanılan gaz arındırma tekniği ; üretici markalar tarafından da HPLC sisteminin ayrı bir modülü, ya da pompanın entegre  bir parçası olarak üretilen vakumlu gaz arındırıcılar. Bu sistemlerde gaz geçirgen membranlardan yapılmış borular bir vakum çemberi içinde belli bir vakumda tutulur. Hareketli faz bu gaz geçirgen membranlardan geçerken içindeki gaz vakum boşluğuna geçer ve hareketli faz akış sırasında tamamen eriyik gazdan kurtulmuş olur ve direk HPLC sistemine beslenir. Bu uzun vadede en masrafsız ve en etkin gaz arındırma tekniğidir. Bakınız Şekil .2



(1)Membran gaz arındırıcı

(2) Vakum Çemberi 

(3) Basınç Sensörü 

(4) Kontrol Elektroniği 

(5) 3 yollu selonid vana 

(6) Vakum pompası 

(7)Hareketli Faz(sıvı)




Şekil 2. Bir Vakumlu gaz arındırma sisteminin bölümlerini gösteren temsili şema.

Gaz arındırıcılardan geçen Hareketli faz artık sisteme beslenmeye ayırım işlemimine katkıda bulunmak üzere pompa ünitesine geçer.

Vakumlu gaz arındırıcı  sistemlerde çıkabilecek arızalar ve çözümleri kısaca şöyle olabilir;

1. Gaz geçirgen membranda yırtılma: Böyle bir problem sızıntıya sebep olacağından görsel olarak fark edilebilir. ya da üretici herhangi bir kaçak sensörünü entegre olarak kullandıysa cihaz hata moduna geçer. Çoğu vakum gaz arındırıcı sistem 4 kanaldan oluşur ancak bunların hepsi kullanılmaz. bu durumda en kolay ve kısa çözüm yırtılma olan kanalı sağlam olanı ile değiştirmektir. Eğer kapiler tipte bir membran boru sistemi kullanılıyorsa; biraz zahmetli bir işlemle bu kısım çıkartılıp kapasite düşürmeyi göze alarak tamir yapılabilir ya da bu kanal tümüyle değiştirilebilir.

2. vakum pompasının sürekli çalışması ve hata vermesi: Bu sıkıntı iki sebepten olabilir; birincisi vakum pompası contaları yeterli vakum oluşmasına engel olacak biçimde kirlenmiş olabilir. vakum pompası açılıp temizlenir. İkincisi vakum değerini hisseden sensör arızalanmıştır ki değişmesi gerekir.












15 Ocak 2015 Perşembe

HPLC (YÜKSEK PERFORMANS SIVI KROMATOGRAFİSİ ) NEDİR?

Kromatografi teriminin tam Türkçe karşılığı Renk Grafisi dir. Bugün Petrokimya dan , tıbba kadar pek çok sektörde nitelik ve nicelik tespitleri yapmak için kullanılan Kromatografi; kendi içinde akışkan fazın özelliği , durağan fazın özelliği veya fiziksel mekanizmasına göre farklı biçimlerde sınıflandırılmasına rağmen , en çok karşımıza çıkan isimlendirmeler HPLC ve GC gibi akışkan fazın özelliğine göre yapılanlardır.

Bugün yapılan analizlerin önemli bir miktarı ,halen kolon kromatografisinin  temeli olan,  Likit Kromatografisi sistemleri ile yapılır. Bu kromatografi sınıfında temel bileşen Kolon dur. Kolon; içi bilinen bir partikül büyüklüğünden oluşmuş , “genelde pudra haline getirilmiş” belli miktarda, bilinen kimyasal yapıdaki toz malzeme ile doldurulmuş silindirik yapılardır. Bu yapı içinden bir pompa yardımı ile hareketli faz denen akışkan bir sıvı geçirilir ve yine bu sıvı aracılığı ile bileşenlerine ayrılmak istenen  organik bileşik karışımları kolona aktarılır . Kolon içindeki toz malzemenin , akışkan sıvının , ayrıştırılmak istenen organik esaslı malzemenin fiziksel özellikleri ve kullanılan kolonun boyutlarına bağlı olarak karışım halindeki merak edilen organik maddeler kolonu belli bir sırayla terk eder. Kolonu her terk eden maddenin kendine has bir çıkış zamanı vardır. Bu zaman (çıkış zamanı) maddeyi tanımlayan en önemli parametredir. Bu çıkış zamanları; önce standart denilen bilinen saf organik bileşiklerle tanımlanır ve daha sonra bilinmeyen karışımdaki madde veya madde grupları nitelik ve/veya nicelik olarak tespit edilir.

Peki LC(Sıvı Kromatografisi) nasıl HPLC(Yüksek Performans Sıvı Kromatografisi ) ismini almıştır? Yukarıda bahsetmiş olduğum kolon içindeki toz dolgu maddesinde
ki partiküllerin ortalama  büyüklüğü (genellikle küresel parçacıklardır) , kolonun içinden istenen hareketli fazın (sıvı) geçebilmesi için bir ön basınç gerektirir. Bu toz zerreciklerinin boyutları küçüldükçe hareketli fazın (sıvının) kolondan geçmesi için daha yüksek bir basınca çıkması gerekir. Dolayısı ile yüksek basınç kontrol edilemeyen bir yan faktör olarak sevimsizce karşımıza çıkar. İlk zamanlarda  basınç dikkate alınarak bu yüksek basınçtaki sistem HPLC(Yüksek Basınç Sıvı Kromatografisi ) olarak adlandırılır. Ancak daha sonraları hem basıncın , değişen hareketli faz koşullarına göre kontrol edilemeyen bir parametre olması , hem de düşük partiküllü kolonların daha iyi etkileşimle daha çok teorik plaka sayısına sahip olmasının getirdiği ayırım avantajı göz önünde bulundurularak HPLC ,Yüksek PERFORMANS Sıvı Kromatografisi olarak adlandırılır.

Günümüzdeki kolonlar üzerindeki yarış;  dolgu maddesi (durağan faz ) yarıçaplarını mümkün olduğu kadar küçültüp ,  daha çok ayırım gücü elde etmektir. Bu yarış hem ekonomik , hem çevreci  hem de daha hızlı analizler yapılmasını sağlamaktadır. Ancak Gereksinim duyulan ön basınçlar istenmeyen çok yüksek rakamlara çıktığından HPLC ismini yavaş yavaş UPLC( Ultra Basınç Sıvı Kromatografisine) Terk etmektedir.

Şu ana kadar bahsetmiş olduğumuz işlemi gerçekleştirebilmek için tabii olarak yüksek teknolojik bir sisteme ihtiyaç vardır. Bu sistem aşağıdaki bileşenlerden oluşur ve bütününe HPLC sistemi denir.

1. Gaz Arındırıcı Ünite 2.Pompa 3.Örnekleyici 4.Kolon Kompartmanı 5.Dedektör. 6. Veri hesaplama Birimi

Bugün bu 6 parçadan oluşan sistemler sayesinde bir çok bilinmeyeni araştırmak , geliştirmek veya üretime katkı sağlamak olağandır. Araştırmacılar bu 6 bileşeni kendi amaçlarına göre uygun biçimde konfigüre edip rutin çalışmalarını yapmaktadırlar.